...

...

13 Kasım 2014 Perşembe

Vahşet

   Altın tabaktaki çöpüm, kokmuş, kirli, zararlı, hoşlanılmayan bir parçayım. Bu yüzden toparlayamıyorum belki de, piyanoya, daktiloya, gitarın tellerine, saksafonun kapaklarına kafamı vurmam gerekip de vuramadığım için her zaman kaçıyor benden aklım.

   Yıldız ise çöle düştü bir gece, yararak ilerledi kumdan dağları, tepeleri, sarı saçlarıyla aydınlattı önünü, koştu günlerce. Şeytanla son sevişmesiydi gökte, bu düşürdü onu yer yüzüne.

   Çöktüm, kendi yıkıntımın altında eziliyorum şu an. Üzerime ateş serpiştiriyor gece olduğunda gökyüzü. Şarkımı arıyorum her yerde ya da beni tutup götürebilecek bir şeyleri. Hiçbir şey eskisi gibi değil ve garip geliyor. Her şey daha farklı geliyor, yorucu, bunaltıcı ve sikten.

   Bir çöp için fazla beklenti içerisindeyim, farkındayım, ancak her şeyin, herkesin huzur bulmaya ihtiyacı vardır. Bekler dururuz gelmesini huzurun, her şeyimizi yitirdiğimizi bilmeden. Yok olan bir şey nasıl görünebilir ki bir daha birine? Nasıl var edebilirsin istediğin şeyleri tekrardan? Eskiye dönüyorum ve heves ediyorum, her şey üzerime yıkılana kadar devam edeceğim yine, her şey kırılırken tutunmaya çalışacağım dallara ve budaklara, hiç bir şey çekmez ağırlığımı, kimse tutmak istemez kollarımdan, düşmeye mahkumum, çünkü düşmeye mahkumdur bazıları.

Altuğ Doğukan Çan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder