...

...

18 Haziran 2014 Çarşamba

Terk Edilmiş

   Ne arayacak, ne yazacak kimsem var, açıkçası pek umurumda da değil.

   İnsanlar çok umursamaz olduğumu söylüyorlar, halbuki sadece uzanıp tutacak bir el arıyorum, uzattıklarını göremiyorum, onlarsa uzattıkları ellerine tükürdüğümü söylüyorlar. Geçiştiriliyorum. Yalnızım, yorgunum.

Altuğ Doğukan Çan

Şanssız Bir Gün Daha

   Ne yapacağımı bilmez ve yitik haldeyim. Duygularım arasına sıkışmış adamı uyandırmak için yüzüne su serpecek yollar arıyorum. Altında oturduğum gökyüzünün mavisi ve kızılı bile boğuşuyor, yine güneşin batışını izlemeye geldiğim yerden güneşin batışını izleyemiyorum. Şanssız bir gün daha.

Altuğ Doğukan Çan

İçeriden

   Şafakta doğumu, gece olduğunda ölümü göreceğiz. Yeniden doğum ve ardında kaçınılmaz ölüm var, gecenin kuyruğunda.
   Kimsesiz ve bitkin, tedirgin, korkmuş ve kendinden o kadar da emin değil, iki karakter arasına sıkışıp kalmış -ah, yoksa milyonlarca karakter mi demeliyim?- ve yitmiş. Ya da böyle sanıyor, böyle görüyor kendini.

Altuğ Doğukan Çan

Çabuk

   Yeterince düşünmüyoruz birileri için yaşamaya başlamadan önce. Her şeyi ona adayıp tüm ânı ve tüm yaşantımızı onun üzerine kuruyoruz. Çok çabuk güveniyoruz, çok çabuk seviyoruz, dolayısıyla her şey de çok çabuk bitiyor. Rüya gibi, birkaç saniye sürse de derinden etkileniyoruz. Rüya gibi, sonunda mutlaka uyanıyoruz.

Altuğ Doğukan Çan

Gidenler ve geri dönmeyecekler adına...

   Yağmur damlaları üzerime savruluyordu. Gidenlerin ve dönmeyecek olanların içimde bıraktığı burukluğu, ayrılığın ve özlemin anlamsız acısını tekrar içimde yaşadım. Vazgeçmekten de vazgeçmiştim, becerebildiğim hiçbir şey yoktu herhalde.
   Bitkinim, çalabileceğim bir kapı, tutabileceğim bir el yok. Göremiyorum.

Altuğ Doğukan Çan