...

...

11 Mayıs 2015 Pazartesi

Yayın

   Ne yaparsam yapayım, biliyorum, mutlaka bir hatam olacak ve birilerine adayacağım her yarattığımı. Her tablonun altına bir başkasının imzasını atacak, sahipsiz bırakmayacağım hiçbir şeyi, isimlerden her ne kadar nefret etsem de.
   Uzun zamanlarda çok şey gelişir, şüphesiz; kendimi bir şeylere adayamayacak ve hiçbir zaman bir isme sahip olamayacağım. Ne kadar uğraşsam da ait olamayacağım hiç kimseye ve hiçbir şeye. Günler fazlasıyla yorucu, günlüklerimse bomboş.
   Elimde çok fazla şey var, bırakmıyorum onları, başkaları almasın. Ama artık yüküm fazla binmeye başladı bedenime ve salıyorum tüm varlığımı. İçimde çok fazla şey var o yüklere dahil, dökmüyorum ancak dünyama fazla gelmeye başladı sınırları. Dökmeye karar verdim, kime yem olursa olsun, kime alet olursa olsun, düşünebilecek durumda değilim.
   "Hem duygularımızla, hem aklımızla..." derken, hepsini birden bırakıp içimdeki metal plakaları sökmeye ve daha fazla içmeye, daha fazla özlemeye, daha fazla özlemeye, daha fazla özlemeye, daha fazla özlemeye ve sahip olduğum her şeyin ipini bırakmaya karar verdim ki; aslında bu benim karar verdiğim bir şey değil; bir getiri daha ve "yeni bir dize daha", yaşanmışlığın, belki de tecrübe olarak adlandırabildiğimiz şeyin, umursamazlığın getirisi. Elimde değil, bu yüzden ipleri salıyorum, elimde olmayan ipleri, yakalayabilecek birilerine salıyorum; hiç kimsenin kontrol edemeyeceğini bilerek. Siktirin gidin. Ben de siktirip gidiyorum.
   Özlemeyeceğim hiç kimseyi ve hiçbir şeyi.
   Eskiyi aramıyorum, geçmişim dündeydi, yarınımsa hiçbir zaman gelmeyecek; var olduğum her gün yarınım olacağını bildiğim için, sonsuz bugünde yatıp hiç kimsenin -ben dahil- özü için hiçbir şey ifade etmeyen gökyüzünü izleyeceğim. Elimde olan ve aynı zamanda elimde olmayan tek şey bugün ve bugünüm. Hiçbir şeyin kontrol edilemediğini ve hiç kimsenin de kontrol edemediğini görüyorum.
   Görüşmemek üzere hiçbir gün, hiçbir gün ile.
Altuğ Doğukan Çan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder