...

...

9 Eylül 2016 Cuma

Hayır,

   Ne sana, ne ona, ne kendime, inanmıyorum. Neyin ortasındayım, bilmiyorum. Uykularımda ya da adımlarımda ya da solunumumda hissettiğim ve tekrarlanan ve tekrarlanan ve tekrarlanan ve tekrarlanan tek bir şey; bilmiyorum. Bunu ezberledim sadece. Bilmiyorum, bilemiyorum.
   Şimdi sadece bekliyorum, ne yaptığımı bilmiyorum, nereye gittiğimi, nereye gidiyor olduğumu bilmiyorum. Dinliyormuş gibi gözüküyorum hepsine, anlatmalarının sonu yok, cevap vermediğimde susuyorlar, tepki bekliyorlar, cesetleri dans ettirmeye çalışıyorlar, uyuyanları konuşturmaya, kumları yıkamaya çalışıyorlar.
   Kafama bir şeyler değiyor, bundan başka hiçbir şey hissetmiyorum. Susuyorum, susmak istiyorum, konuşacak neyim olabilir seninle, düğümü çözebilir misin? Tekrarlıyorum, kendimi, seni veya onu veya gördüğümü, tattığımı, genellikle kendimden duyduklarımı tekrarlıyorum, sen farkında değilsin, önceden de çok yapardım bunu, ben olman gerek sezebilmen için.
   Ben duruyorum, diğerleri hareket ediyor, yörüngemde dolaşıyorlar, güneş olduğumu sanmıyorum, ama karanlık da saçmıyorum. Hissizlik anı bu; sen bunu yaşamıyorsun, tamamen ben olman gerek ne dediğime kulak asmak için.
   Dinlediğini sanıyorsun artık, kalıcı bir şey yok sende de, birkaç yara bırakabilirim göğsüne, onlar da iyileşir ve yerini başka izlere bırakmak üzere terk ederler seni, sen kalacağımı düşünüyorsun; nefes aldığımı görüyorsun, hala ölüyorum.
   Farkına var, bazılarımız yok oluyoruz, vedaların travması gibi, bağın belinden ayrılırken sürtünen halatların yakıcı dokunuşu var teninde, farkına var artık, farkına var, sesimi çıkaramıyorum, ateş seni yakar, ben yanmıyorum.
   Yansıyor, sana vuran gün ışığı bana yansıyor, sesini duyuyorum, karnımdan gelen yanık kokusunu duyuyorum. Silindiğimi söylüyor, bir yerlere karalanmış, göremeyecekleri bir yerlerde, geride kalıyor. Bakmak yeterli değil, arasan da bulamayabilirsin, zaten siliniyor, bırakacağı tek şey on saniyene birkaç iğne deliği. Hafızan da silinip gidecek, onun silindiği gibi. Beklediğin gibi değil, çünkü beklediğim gibi değilmiş. Herkes az çok aldanıyor, zor değil, fark etmiyorsun.
   Otur biraz daha, bu boyalar ne kadar uğraşsan da bu duvarı boyayamaz, bu kapıya da hiç kilit vurulmaz, keskin koku ve can sıkıntın geçince, kapıyı öpüp gidersin. Biraz daha otur, dünya altından kayıyor, adım atmanın sırası değil.