...

...

31 Ekim 2014 Cuma

Kargaşa

   Neye ihtiyacım var kendim için en acı olanı dudaklarımın arasından dumancasına salabilmem için? Karanlık gecenin yeşil hayalleri, hiçbir zaman gerçeğiyle uyuşmayan, geometriden arınmış, ölçülemez uykusal birimler, pencerelerden içeri sızan zamansız mavi kuş, yalancı kadınlar, saldırganlık krizleri, hayal kırıklığı ve dar boşluk...hangisi olabilir kusmak istediğim?

   Bir rehbere ihtiyaç duyuyorum, elimden tutup götürmesi için bekliyorum, diğer adamlardan farkım ne, ruhu buluyorum, hislerimi kaybediyorum. Görüntüler hızlanıyor, hiç kimse yok, her şey çok hızlı hareket ediyor, arabalar çarpışıyor, binalar yıkılıyor, şimdi algılayabiliyorum, bir şekilde hallet.

Şarkım

   Duyamadığınız, durup dinleyemediğiniz, sözlerinden anlam çıkaramadığınız, basit bulduğunuz, hoş bulmayıp hor gördüğünüz, sessiz, derin şarkımdır bu benim. Kökten işler bana, derinlerimde hissederim melodisini, belimden yukarı, boynuma doğru yükselir şarkım. Duyamazsınız, geceden daha sessiz, okyanuslardan daha derin, sevgilerinizden daha içtendir o.

   Yorgunluklarımı anlatır, başka söylemi yoktur, en sığ, en dip, en dar, en karanlık köşelerimi, sonsuz yıkımımı anlatır şarkım. Geceleri yükselir dingince, zamansız, karşılıksız. Pişmanım, yazamıyorum.

Altuğ Doğukan Çan

Titreme

   Daha da soğumaya, daha da uzaklaşmaya başladım herkesten. Anlaşamıyorum insanlarla, onların güldüklerine gülemiyor, onların zevk aldıklarından çok çabuk sıkılıyor, tahammül edemiyorum. Etrafımda onlardan çok olduğunda kulaklarımın etrafına bir utanç çemberi asılıyor ve yüzüm düşüyor, içime kapanıyorum.

   Gülüyorlar ve eğleniyorlar ve ben onların yerine utanıyorum. Daha da nefret ediyorum insanlardan. Güldükleri, mutlu oldukları ya da tökezleyip düştükleri, dolayısıyla ağladıkları şeylere bakıyorum. Takılıp kalıyorlar sığ çukurlara, ben onlardan daha da nefret ediyorum. Konuşamıyorum aralarında, özgür değilim aralarında, güvende değilim, koca duvarlar üzerime yıkılıyor aralarında. Yapamıyorum aralarında.

   Sonsuz bir gitme duygusu; kapalı kalırsa kafese bir kuş, intihar eder. Gülüyorlar, utanıyorum. Ölüyorum ben.

Altuğ Doğukan Çan

30 Ekim 2014 Perşembe

Aynı Yerdeyim, Aynı Yerde Miyim?

   Kayalar koşarcasına yuvarlanıyor üzerime. Zaman acı bir zehir, boğazımdan içeri akıyor durmaksızın, yetişemiyorum. Bu muyum ben? Girmeye çalıştığım hiç bir kılıf uymuyor ruhuma. Kaçıp gitmek istiyorum habersizce, şanssızlığımın eseri bu, şanssızlığımın eseri bu kişiliğim. Sıkıcıyım, biliyorum, acizim her şeyden, bir dala tutunup çıkamıyorum bu sikten akıntının içinden.

   Çok hata yaptım, sen de bu hatalardan biriydin, sana ettiğim veda da bu hatalardan biriydi. Ben de yaptığım hatalardan biriyim. Acınası halde geldim, acınası halde gidiyorum, ne beni ezip geçen bu şey, dışarıdan sapasağlam gözüken koskocaman bir kayayı içten çatlatan ve toz eden şey? Kaldıramıyorum, bu yükü kaldıramıyorum, sıcakla soğuk bir, var ve yok da öyle. Fark etmiyor hiç bir şey, bir şeyin oluşu ya da olmayışı, girmeye çalıştığım tüm kılıfların ipi sökük ve sığınmaya çalıştığım tüm çatılar dökük.

   Yardım edemeyecek sanırım hiç bir şey, tükendim, öylesine oyalanıyorum nehrin kenarında, nehirden aşağı dökülenleri izleyerek. Ve dökülmez hiç bir su, nehirlerden yukarı.

Altuğ Doğukan Çan